27 Ocak 2017 Cuma

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Kimdir? Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Sözleri - Mesnevi

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Kimdir

Mevlânâ Eserleri- Mevlânâ Şiirleri -Mevlana Sözleri

Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. 




Efendimiz manasina gelen Mevlana ismi, ona, daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya basladigi tarihlerde verilir. Bu isim sems-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yi sevenlerce kullanilmis; Adeta adi yerine sembol olmustur.
Rumi, Anadolu demektir.
Mevlana'nin, Rumi diye taninmasi, geçmis yüzyillarda Diyari Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da uzun müddet oturmasi, ömrünün büyük bir kisminin orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasindandir.
Mevlana'nin dogum yeri, bugünkü Afganistan'da bulunan, eski büyük Türk kültür beldesi Belh'tir
Mevlana'nin Dogum tarihi ise (6 Rebiu'l Evvel, 604) 30 Eylül 1207'dir. Bazi arastirmacilarin tespitine göre, O'nun dogum tarihi 1182'dir.
Asil bir aileye mensup olan Mevlana'nin annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kizi Mümine Hatun; babaannesi, Harezmsahlar (1157 Dogu Türk Hakanligi) hanedanindan Türk prensesi, Melike-i Cihan Emetullah Sultan'dir.
Babasi, Sultanü'l-Ulema (Alimlerin Sultani) ünvani ile taninmis, Muhammed Bahaeddin Veled; büyükbabasi, Ahmet Hatibi oglu Hüseyin Hatibi'dir.
Eflaki ye göre Hüseyin Hatibi, ilmi deniz gibi engin ve genis olan bir alim idi. Din ilminin üstadi ve alimlerin büyüklerinden sayilan, güzel siirler söyleyen Nisaburlu Raziyuddin gibi bir zat da talebelerindendi.
Kaynaklar ve Mevlana'nin sevgi yolunda gidenler eserinde Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'in nesebinin, anne cihetiyle ondördüncü göbekte Hz. Muhammed (SAV)'in torunu Hz. Hüseyin'e; baba cihetiyle de onuncu göbekte Hz. Muhamed (SAV)'in seçilmis dört dostundan ilki Hz. Ebu Bekir Siddik'a ulastigini kaydediyorlar.
Babasi Bahaeddin Veled Hazretleri'nin sahsiyeti
Bahaeddin Veled, 1150'de Belh'de doğmuş, babasi ve dedesinin manevi ilimleriyle yetismis; ayrica
Necmeddin Kübra (?-1221)'dan da feyz almistir.
Bahaeddin Veled bütün ilimlerde esi olmayan, olgun mana sultani idi. ilahi hakikatler ve Rabbani ilimlerden meydana gelen uçsuz bucaksiz bir deniz gibi olan Bahaeddin Veled, Horasan diyarinin, en güç fetvalari halletmede, tek üstadi idi ve vakiftan hiçbir sey almazdi, devlet hazinesinden kendisine tahsis edilen maasla geçinirdi
Kaynaklarin ittifakla rivayetine göre, devrinin alimleri ve ulu müftüleri, Hz. Muhammed (SAV)'in manevi isaretiyle, Bahaeddin Veled'e Sultanü'l-Ulema ünvanini vermislerdir. Bundan sonra da Bahaeddin Veled bu ünvanla yad edilmistir.
Bu ünvanin verilisi Türklerin adetiyle de izah edilebilir.
Türklerin güzel karakterlerini gösteren birçok adetleri vardi. Türkler, yüksek kabiliyet ve fazilet sahiplerinin taninmadan kaybolup gitmesine, unutulmasina razi olmazlardi. Onlari halkin gözünde belirtmek, halki ilim ve irfana yöneltmek için o gibi büyüklere layik olduklari birer ünvan verilirdi. Bu anane, Türklerin ilme, fazilete karsi saygi duygularini gösteren parlak bir delildir. Hatta anane geregince imzalarin üstünde bu ünvanlari kullanmaya mecburdurlar. Onlar kazandiklari bu ünvanlari kendileri için manevi bir rütbe sayarlar, nefisleri için bundan asla gurur duymazlardi.
Alimler gibi giyinen Bahaeddin Veled, adeti üzre, sabah namazindan sonra, halka ders okutur; ögle namazindan sonra dostlarina sohbette bulunur; Pazartesi günleri de bütün halka va'z ederdi.


Va'zi esnasinda umumuyetle, Yunan filozorlarinin fikirlerini benimseyenlerin görüslerini reddeder ve: "Semavi (Allah'dan olan, ilahi) kitaplarini arkalarina atip, filozoflarin silik sözlerini önlerine alip itibar edenlerin nasil kurtulma ümidi olur." "Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem`in yürüyüsünden daha iyi yürüyüs; yolundan daha dogru yol görmedim" derdi.
Hz. Mevlana`nin Babasi ile Belh`ten Çikislari ve Konya`ya Gelisleri.
Arastirmacilar, Bahaeddin Veled'in Belh'ten göç etmesine sebep olarak, Mogol istilasini göstermektedirler.
Sultanü'l-Ulema, aile ve dostlariyla, Belh sehrini 1212, 1213 tarihlerinde terk ettikten sonra Hacca gitmeye niyet etmisti. Nisabur'a ugradi. Göç kervaniyla Bagdat'a yaklastiginda, kendisine hangi kavimden olduklarini ve nereden gelip nereye gittiklerini soran muhafizlara Sultanü'l-Ulema seyh Bahaeddin Veled su manidar cevabi verir.
"Allah'tan geldik, Allah'a gidiyoruz. Allah'tan baska kimsede kuvvet ve kudret yoktur."
Bu söz, seyh sehabeddin Sühreverdi (1145-1235)'ye ulastiginda: "Bu sözü Belh'li Bahaeddin Veled'den baskasi söyleyemez."dedi. Samimiyetle ve muhabbetle karsilamaya kostu. Birbirleriyle karsilasinca seyh Sühreverdi, katirindan inip nezaketle Bahaeddin Veled'in dizini öptü, gönülden hürmetlerini sundu.
Bahaeddin Veled, Bagdat'ta üç günden fazla kalmadi ve Küfe yolundan Ka'be'ye hareket etti. Hac farizasini yerine getirdikten sonra, dönüste sam'a ugradi.
Bahaeddin Veled, yaninda biricik oglu Mevlana oldugu halde, göç kervaniyla sam'dan Malatya'ya, oradan Erzincan'a oradan Karaman'a ugradilar. Karaman'da bir müddet kaldiktan sonra, nihayet Konya'yi seçip oraya yerlestiler.
Göç Yolunda Hz. Mevlana'ya Teveccühte Bulunan Mutasavviflar
Belh'i terk ettikten sonra Bagdat'a dogru yola çikan Bahaeddin Veled, Nisabur'a vardiginda ziyaretine gelen seyh Feridüddin Attar (1119-1221,1230) ile görüsüp sohbet eder.
Sohbet esnasinda seyh Attar, Mevlana'nin nasiyesindeki (alnindaki) kemali görür ve ona Esrar-Name adli eserini hediye eder ve babasina da "çok geçmeyecek ki, bu senin oglun alemin yüregi yaniklarinin yüreklerine atesler salacaktir." der.
Sultanü'l-Ulema, Hac farizasini yerine getirdikten sonra dönüste sam'a ugradi. Orada seyh-i Ekber Muhyiddin ibnü'l Arabi (1165-1240) ile görüstü. seyh-i Ekber, Sultanü'l-Ulema'nin arkasinda yürüyen Mevlana'ya bakarak:
"Sübhanallah! Bir okyanus bir denizin arkasinda gidiyor!" demistir.
Hz. Mevlana'nin Evlenmesi
Karaman'da bulunduklari 1225 tarihinde Mevlana, babasinin buyrugu ile, itibarli, asil bir zat olan Semerkantli Hoca serafeddin Lala'nin, huyu güzel, yüzü güzel kizi Gevher Banu ile evlendi.
Hz. Mevlana'nin, Konya'ya Yerlesmeleriyle ilgili Yorumu
Hak Teala'nin Anadolu halki hakkinda büyük inayeti vardir ve Siddik-i Ekber Hazretlerinin duasiyla da bu halk, bütün ümmetin en merhamete layik olanidir. En iyi ülke Anadolu ülkesidir; fakat bu ülkenin insanlari mülk sahibi Allah'in ask aleminden ve deruni zevkten çok habersizdirler. Sebeblerin hakiki yaraticisi Allahi hos bir lütufta bulundu. Sebepsizlik aleminden bir sebep yaratarak bizi Horasan ülkesinden Anadolu vilayetine çekip getirdi.
Haleflerimize de bu temiz toprakta konacak yer verdi ki, ledünni (Allah bilgisine ve sirlarina ait) iksirimizden (Altin yapma hassamizdan) onlarin bakir gibi vücutlarina saçalim da onlar tamamiyle kimya (bakisiyla, baktigi kimseyi manen yücelten olgun insan); irfan aleminin mahremi ve dünya ariflerinin hemdemi (canciger arkadasi) olsunlar.


 
Hz. Mevlana'nın Konya'daki Hayatı
Önceki bahislerde sahsiyetini belirtmeye çalistigimiz Bahaeddin Veled, Mevlana'nin ilk mürsididir. Yani Mevlana,ya Allah yolunu ögretip, tasavvuf usulünce hakikatleri ve sirlari gösteren tarikat seyhidir. Bütün islam aleminde yüksek bir itibar ve söhrete sahip olan Bahaeddin Veled, Selçuklularin Sultani Alaaddin Keykubat'tan yakin alaka ve sonsuz hürmet görür. Bahaeddin Veled ,3 Mayis 1228 tarihinde Selçuklularin bas sehri Konya'yi sereflendirip yerlestikten kisa bir süre sonra, son derece samimi dindar olan Sultan Alaaddin Keykubat (saltanat müddeti: 1219-1236), sarayinda Bahaeddin Veled'in serefine büyük bir toplanti tertip etti ve bütün ileri gelenleriyle birlikte onun manevi terbiyesi altina girdi. Sultanu'l-Ulema'ya gönülden bagli olan Sultan Alaaddin onu hayranlikla söyle över: "Heybetinden gönlüm tir tir titriyor; yüzüne bakmaktan korkuyorum. Bu eri gördükçe gerçekligim, dinim artiyor. Bu alem, benden korkup titrerken ben , bu adamdan korkuyorum; ya Rabbi bu ne hal? iyice inandim ki O, nadir bulunan ve esi benzeri olmayan bir Allah dostudur." Dünya sultanina hükmeden, essiz Allah dostu mana ve gönül sultani Bahaeddin Veled, 24 subat 1231 tarihinde Cuma günü kusluk vaktinde ebedi aleme göçtü. Geriye Muhammed Celaleddin gibi bir hayirli ogul ile Maarif gibi bir eser birakti. Sultanu'l-Ulema,sadece duygu ve düsüncelerini açikladi, söhret pesinde kosmadi. Etrafindakilerini yetistirdi ve onlari daima aydinlatti. Maarif, Bahaeddin Veled meclislerindeki anlattiklarindan va'z ve nasihatlarinin bizzat kendisi tarafindan yazilarak bir araya getirilmesiyle meydana gelmis tasavvufi, ahlaki bir eserdir. Konusu, muhtevasi ve üslubu ile birinci derecede tasavvufi bir eser olan Maarif, hem kitabin kendi açisindan , hem de Mevlana üzerindeki tesiri bakimindan büyük bir önem tasir. Bahaeddin Veled,in irtihalinde Mevlana yirmi dört yasinda idi. Babasinin vasiyeti, dostlarinin ve bütün halkin yalvarm alari ile babasinin makamina geçti. Mevlana, babasindan sonra, Seyyid Burhaneddin ile bulusuncaya kadar, bir yil mürsidsiz kaldi. 1232 tarihinde babasinin degerli halifesi Seyyid Burhaneddin Konya'ya geldi. Mevlana onun manevi terbiyesi altina girdi.
Seyyid Burhaneddin, mertebesi çok yüksek, bir kamil mürsid idi. Kendisine daima kalplerde bulunan sirlari bilmesinden dolayi, Seyyid Sirdan denirdi. Seyyid Burhaneddin, ta çocukluk yillarinda bir lala gibi omuzlarinda tasiyip dolastirdigi, Mevlanaya dedi ki ."Bilginde esin yok, seçkinsin Ama baban hal (manevi makam) sahibiydi; sen de onu ara, kalden (sözden) geç onun sözlerini iki elinde kavramissin; fakat benim gibi onun haliylede sarhos ol. Böylece de ona tam mirasci kesil; cihadina isik saçmada günese benze. Sen zahiren babanin mirascisisin; ama özü ben almisim; bu dosta bak bana uy."
Mevlana babasinin halifesinden bu sözleri duyunca samimiyetle onun terbiyesine teslim oldu. Mevlana candan, samimiyetle, Seyyid Burhaneddin'i babasinin yerine koydu ve gerçek bir mürsid bilerek gönülden, tam dokuz yil ona hizmet etti. Bu zaman zarfinda, o kamil mürsid'in kilavuzlugu ile mücahede (nefsi yenmek için gayret sarfederek) ve riyazetle (dünya lezzetlerinden ve rahatindan sakinarak perhizle) mesgul olup, o kamil arifin feyizli sohbet ve nefesleriyle pisti, olgunlasti, bastan ayaga nur oldu; kendinden kurtuldu, mana sultani oldu. Nitekim, Mesnevi'sindeki su iki beyit, pistiginin, kamil insan mertebesine ulastiginin ifadesidir:
"Pis ol da bozulmaktan kurtul... Yürü, Burhan-i Muhakkik gibi nur ol."
Kendinden kurtuldun mu, tamamiyle burhan olursun. Kul olup yok oldun mu, sultan kesilirsin.



Hz. Mevlana'nın Konya Dışına Seyahatı
Mevlana, yüksek ilimlerde daha çok derinlesmek için, Seyyid Burhaneddin'in izniyle Halep'e gitti. Haleviyye
Medresesi'nde, fikih, tefsir ve usul ilimlerinde üstün bir alim olan Adim oglu Kemaleddin'den ders aldi.
Mevlana, Helep'teki tahsilini bitirdikten sonra sam'a geçti. Burada, ilmi incelemeler yapmak için dört yil kaldi. Bu zaman zarfinda sam'daki alimlerle tanisip, onlarla sohbet etti.
Eflaki'ye göre Mevlana, sam'da Sems-i Tebrizi ile görüsmüstür; fakat bu görüsme kisa bir müddettir ve söyle cerayan etmistir:
Sems-i Tebrizi, bir gün halk arasinda, Mevlana'nin elini yakalayip öper ve ona:
"Dünyanin sarrafi beni anla!" diye hitap eder ve kaybolur.
iste bu sohbet veya bir anlik görüsme tarihinden takriben sekiz sene sonra sems, Konya'ya gelecek ve Mevlana ile içli disli sohbet edecektir.
Yedi yil süren Halep ve sam seyahatinden sonra Konya'ya dönen Mevlana, Seyyid Burhaneddin'in arzusu üzerine birbiri arkasina, candan istekle ve samimiyetle, üç çile çikardi. Yani üç defa kirkar gün (yüzyirmi gün) az yemek, az içmek, az uyumak ve vaktinin tamamini ibadetle geçirmek suretiyle nefsini aritti. Üçüncü çilenin sonunda Seyyid Burhaneddin, Mevlana'yi kucaklayip öptü; takdir ve tebrikle:
"Bütün ilimlerde esi benzeri olmayan bir insan; nebilerin ve velilerin parmakla gösterdigi bir kisi olmussun... Bismillah de yürü, insanlarin ruhunu taze bir hayat ve ölçülemeyecek bir rahmete bog; bu suret aleminin ölülerini kendi mana askinla dirilt."dedi ve onu irsad ile görevlendirdi.
Seyyid Burhaneddin, daha sonra, Mevlana'dan izin alip Kayseri'ye gitmis ve orada ebedi aleme göçmüstür. (1241, 1242). Türbesi Kayseri'dedir.
Mevlana, Seyyid Burhaneddin'in Konya'dan ayrilisindan sonra, irsad (Allah yolunu gösterme) ve tedris makamina geçti. Babasinin ve dedelerinin usullerine uyarak bes yil bu vazifeyi basari ile yapti. Rivayete göre dini ilimleri tahsil eden dörtyüz talebesi ve onbinden çok müridi vardi.
Hz. Mevlana'nin Dostları, Halifeleri
Sems-i Tebrizi
Bu zatin adi, semseddin Muhammed olup dogumu 1186'dir. Tebrizli Melekdad oglu Ali'nin oglu olan sems, tahsilini bitirdikten sonra, zamanin yegane seyhi olarak gördügü Tebrizli seyh Ebu Bekir Sellebaf (selle ve sepet örücüsü)'a intisap etti ve onun terbiye ve irsadiyla yetisip olgunlasti.
sems, ulastigi manevi makama kanaat etmediginden daha olgun mürsidler bulmak arzusuyla seyahate çikti. Senelerce, takati tükenircesine birçok yerler dolasti; zamanin arifleriyle görüstü. Bu arifler, mana alemindeki uçusundan kinaye olarak sems'e, Sems-i Perende (Uçan Günes) adini vermislerdir.
sems, ta çocuklugundan itibaren fikren ve ruhen hür bir dervis, kendinden geçercesine ilahi aska dalarak yasayan bir sahsiyettir.
sems, kendini ruhen tatmin edecek seviyede bir hak dostu bulamayan ve hep kendi mertebesinde bir sohbet arkadasi arayan kamil velidir.
Yana yakila, kendisine muhatap olabilecek, sohbetine dayanabilecek bir dost arayan sems'in bir gece karari elden gitti, heyecan içinde idi. Allah'in tecellilerine gömülüp mest olmus bir halde münacatinda :
"Ey Allah'im ! Kendi , örtülü olan sevgililerinden birini bana göstermeni istiyorum." diye yalvardi.
Allah tarafindan, istediginin, Anadolu ülkesinde bulunan, Belh'li Sultanü'l-Ulema'nin oglu Muhammed Celaleddin oldugu ilham edildi.
Bu ilham ile sems, 29 Kasim 1244 yili Cumartesi sabahi Konya'ya geldi.

Hz. Şems ile Hz. Mevlana'nin Buluşmaları
Mevlana, ile sems, bu iki kabiliyet, bu iki nur, nihayet bulustular; görüstüler.
Bu iki ilahi asik, bir müddet yalnizca bir köseye çekilerek kendilerini tamamiyle Hakk'a verdiler ve gönüllerine gelen ilahi ilhamlarla sohbetlere koyuldular.
Sultan Veled der ki:
"Ansizin sems gelip ona ulasti; ona masukluk (sevilen, sevgili olmanin) hallerini anlatti, açikladi. Böylece de sirri yücelerden yüceye vardi. sems, Mevlanayi sasilacak bir aleme çagirdi, öyle bir aleme ki, ne Türk gördü o alemi ne Arap."
Hz. Mevlana'nin Masukluk Mertebesine Erismesi
Bu Hususu Sultan Veled söyle açiklar:
"Alemdeki erenlerin derecelerinden üstün bir derece vardir ki o, masukluk duragidir. Aleme bu masukluk
duragina dair haber gelmemis; bu durakta bulunanlarin ahvalini hiçbir kulak isitmemisti. Tebrizli semseddin zuhur edip, Mevlana Celaleddin'i asiklik ve erenlik mertebesinden, bu zamana kadar duyulmamis olan. Masukluk mertebesine eristirmistir. Esasen Mevlana, ezelde, masukluk denizinin incisiydi; hersey döner, aslina varir."
Hatirlara gelebilecek, "sems mi Mevlana'yi aradi; Mevlana mi Sems-i " sorusuna cevap verebiliriz:
sems, Mevlana'yi Mevlana da sems'i aramistir.
sems Mevlana'ya asik ve taliptir; Mevlana da sems'e asik ve taliptir. Çünkü asik, ayni zamanda masuk; masuk ayni zamanda asiktir. Mevlana der ki:
"Dilberler (gönül alip götüren, manevi güzeller), asiklari, canla basla ararlar.. Bütün masuklar, asiklara avlanmislardir.
Kimi asik görürsen bilki masuktur. Çünkü o, asik olmakla beraber masuk tarafindan sevildigi cihetle masuktur da. Susuzlar alemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzlari arar."



Mevlana, manevi yolculugunu, olgunluga ermesini, su sözünde toplamistir:
"Hamdım, Piştim, Yandım."
Mevlana'nin pismesi, babasi Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled ve Seyyid Burhaneddin'in feyizli nefesleriyle; yanmasi da sems'in nurlu aynasinda gördügü kendi güzelliginin ask atesiyledir.
Mevlana, sems ile Konya'da bulustugu zaman tamamiyle kemale ermis bir sahsiyetti. sems, Mevlana'ya ayna oldu. Mevlana, sems'in aynasinda gördügü kendi essiz güzelligine asik oldu. Diger bir ifadeyle Mevlana, gönlündeki Allah askini sems'te yasatti.
Mevlana'nin sems'e karsi olan sevgisi, Allah'a olan askinin miyaridir (ölçüsüdür); çünkü Mevlana, sems'te Allah cemalinin parlak tecellilerini görüyordu.
Mevlana açilmak üzere bir güldü. sems ona bir nesim oldu. Mevlana zaten büyüktü, sems onda bir gidis, bir nesve degisikligi yapti.
sems ile Mevlana üzerine söz tükenmez. Son söz olarak söyle söyleyelim:
sems, Mevlana'yi atesledi ama karsisinda öyle bir volkan tutustu ki, alevleri içinde kendi de yandi.
Hz. Şems'in Konya'dan Ayrılışı
sems ile bulusan Mevlana, artik vaktini sems'in sohbetine hasretmis, sems'in nurlarina gömülüp gitmis, bambaska bir aleme girmisti. sems'in cazibesinde yana yana dönüyor, ilahi askla kendinden geçercesine Sema ediyordu.
Bu iki ilahi dostun sohbetlerindeki mukaddes sirri idrakten aciz olanlar, ileri geri konusmaya basladilar. Neticede sems, incindi ve Mevlana'nin yalvarmalarina ragmen, Konya'dan sam'a gitti (14 Mart, 1246 Persembe).
Hz. sems'in Konya'ya Dönüsü
sems'in ayriligindan derin bir istiraba düsen Mevlana, manzum olarak yazdigi güzel bir mektubu, Sultan Veled'in baskanligindaki kafileyle sam'a, sems'e gönderdi.
Sultan Veled, kaflesiyle sam'a vardi. sems'i buldu ve babasinin davet mektubunu, hediyelerle birlikte sems'e sundu.
sems:
"Muhammed-i tavirli ve ahlakli Mevlana'nin arzusu kafidir. Onun sözünden ve isaretinden nasil çikilabilir?" diyerek, Mevlana'nin davetine icabet etti ve 1247'de, Sultan Veled'in kafilesiyle, Konya'ya döndü.
Sems-i Tebrizi Hazretleri'nin Kaybolusu
sems'in Konya'ya geri gelmesine herkes sevindi. Mevlana da hasretin sikintilarindan kurtuldu. Artik sems'in serefine ziyafetler verildi. Sema meclisleri tertip edildi. Fakat huzurlu, muhabbettle, dostluk içinde geçen günler uzun sürmedi; dedikodular ve can sikici durumlar yeniden basladi.
sems, o bahtsiz dedikoducu toplulugun yine kinle doldugunu, gönüllerinden sevginin uçup gittigini, akilarinin nefislerine esir oldugunu anladi ve kendisini ortadan kaldirmaya ugrastiklarini bildi. Sultan Veled'e dedi ki:


"Gördün ya, azginlikta yine birlestiler. dogru yolu göstermekte, bilginlikte esi olmayan Mevlana'nin huzurundan beni ayirmak, uzaklastirmak, sonra da sevinmek istiyorlar.Bu sefer öyle bir gidecegim ki, hiç kimse benim nerede oldugumu bilemeyecek. Aramaktan acze düsecek, kimse benden bir nisan bile bulamiyacak.


Böyle birçok yillar geçecek de yine izimin tozunu bile göremeyecek."
iste Sultan Veled'e böyle yakinan sems, 1247-1248 tarihinde, Konya'dan ansizin gidip kayboldu.
sems'in kaybolusundan sonra Mevlana, herkesten onun haberini soruyordu. Kim onun hakkinda asli esasi olmayan bir haber bile verse ve sems'i falan yerde gördüm dese, bu müjde için sarigini ve hirkasini vererek sükranelerde bulunuyordu.
Bir gün, bir adam, Sems-i sam'da gördüm, diye haber verdi. Mevlana buna, tarif edilemeyecek sekilde sevindi ve o adama, üstünde nesi varsa bagisladi. Dostlarindan birisi, bu adamin verdigi haber yalandir, o sems'i hiç görmemistir, dediginde Mevlana su cevabi vermistir: "Evet, onun verdigi bu yalan haber için üstümde neyim varsa verdim. Eger dogru haber verseydi, canimi verirdim."
Hz. Mevlana'nin Konya Disina ikinci Çikisi
Mevlana, sems'i çok aradi. Onun ayriligiyla, gönülleri yakan, sizlatan, nice siirler söyledi. Onu aramak için iki kere sam'a gitti. Yine Sems-i bulamadi. Bu son iki seyahatin tarihleri kesin olarak bilinmemekle beraber, büyük bir ihtimalle 1248-1250 yillari arasinda oldugu söylenebilir.
Sultan Veled'in ifadesiyle Mevlana, sam'da suret bakimindan Tebrizli Sems-i bulamadi ama, mana yönünden onu, kendisinde buldu. Ay gibi kendi varliginda beliren sems'i, kendinde gördü ve dedi ki:
"Beden bakimindan ondan ayriyim ama, bedensiz ve cansiz ikimizde bir nuruz.
Ey arayan kisi! ister onu gör, ister beni. Ben oyum o da ben."
Konyali Kuyumcu seyh Selahaddin Hazretleri
Yagibasan'in oglu Konya'li Zerkub (Kuyumcu) diye taninan seyh Selahaddin Feridun, Konya civarindaki bir gölün kenarinda balikçilikla geçinen bir ailedendir.
Ümmi olarak bilinen seyh Selahaddin, gençliginde Seyyid Burhaneddin'in terbiyesine girmis, onun sohbetlerinde pismis, onun feyziyle olgunlasmis, kamil bir insandir. Ayrica sems'in sohbetlerinde de bulunmus , ondan feyz almistir.
seyh Selahaddin, kuyumcu dükkaninda altin varak yaparak, helalinden para kazanmak ve manevi halini kuvvetlendirmekle ugrasirdi. seyh Selahaddin'in, Mevlana ile tanismasi ta Seyyid Burhaneddin'in manevi terbiyesi altina girdigi tarihte baslar; fakat bütün sevgilerden tamamen vazgeçip Mevlana'ya manen baglanmasina ve vakitlerini onun sohbetlerine hasretmesine sebep su hadisedir.
Mevlana bir gün seyh Selahaddin'in Kuyumcular çarsisindaki dükkaninin önünden geçmektedir. içerde varak yapmak için çekiçle altin dögmekte olan Kuyumcu seyh Selahaddin ve çiraklarinin çekiç darbelerinden çikan sesleri duyan Mevlana, o hos seslerin ahengi ile cezbelenir (Allah tarafindan manen çekilerek iradesi elden gider) ve vecd ile (kendinden geçip ilahi aska dalarak) Sema etmeye baslar. Disarida Mevlana'nin Sema ettigini gören seyh Selah addin onun, çekiç darbelerinin ahengine, ritmine uyarak Sema ettigini anlayinca, altinin zayi olmasini düsünmez ve çiraklarina, çekiç darbelerine devam etmelerini emrederek kendisi de disari firlar ve Mevlana'nin ayaklarina kapanir.
Hz. Mevlana'nin, seyh Selahaddin Hazretleri'ni Kendisine Hemdem ve Halife Seçmesi
Mevlana, son sam seyahatinde, mana yönünden sems'i ay gibi kendinde gördükten sonra, onu aramaktan vazgeçti ve kendisine seyh Selahaddin'i dost ve hemdem olarak seçti. Mevlana, sems'e duydugu muhabbet ve gönül bagliliginin aynisini seyh Selahaddin'e de gösterdi ve bu zat ile sükun buldu.
Mevlana, Allah'in cemal tecellileri içinde ruhen manevi bir alemde yasadigindan, müridlerinin irsadiyla bizzat ugrasmamis ve onlarin irsad ve terbiyesine, en seçkin, en ehil dostlarindan birini tayin etmistir. iste seyh Selahaddin, bu vazifeye ilk olarak tayin ettigi dostudur.



Mevlana, seyh Selahaddin'e yalniz manevi bir bag ve içten gelen muhabbetiyle kalmadi, onun kizi, hakkinda: "Benim sag gözüm" diyerek iltifatta bulundugu Fatma Hatun'u, oglu Sultan Veled'e almak suretiyle aralarinda bir akrabalik bagi da kurdu.
seyh Selahaddin Hazretleri'nin Olgunlugu
Mevlana'nin, sems ile dostlugunu çekemeyenler bu sefer de Mevlana'nin seyh Selahaddin'e gösterdigi yakinliga hased etmeye basladilar. seyh Selahaddin'i, ü mmidir diye, yüksek irsad makamina layik görmüyorlardi. sems'e yaptiklari gibi küstahliga kalkistilar.
Kendisine kötü düsümce ile bakan bahtsiz, zavallilara seyh Selahaddin:
"Mevlana, beni yalnizca herkesten üstün tuttu da bu yüzden inciniyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki, benim apaçik bir görünüsüm yok, ben bir aynayim.
Mevlana, bende kendi yüzünü görüyor; ne diye kendini seçmesin?
O, kendi güzelim yüzüne asik; bundan baska bir fikre düsmek, kötü bir sey." Diyerek, kemal ve mahviyyetini (ileri derecede alçak gönüllülügünü) göstermistir.
Mevlana ile seyh Selahaddin, on yil birbirleriyle adeta mest olarak görüsüp sohbet ettiler; ayrilik mahmurlugunu tadmadan, visal aleminde safalar sürdüler.
Nihayet seyh Selahaddin hastalandi ve ebedi aleme göçtü (1259).
Çelebi Hüsameddin, vaktiyle Konya'ya göçmüs bir soylu ailendendir ve dogum yeri Konya'dir (1225). Çelebi lakabini kendisine veren Mevlana'dir.
Gençliginin ilk yilarinda, Ahilerin seyhi olan babasini kaybeden Çelebi Hüsameddin, zamanin bütün ulu kisileri ve seyhlerinden yakin alaka ve himaye gördügü halde, bütün hizmetkarlari ve arkadaslariyla, Mevlana'nin terbiyesinde yetisip olgunlasmis, kamil insan olmustur.
Mevlana'nin Çelebi Hazretleri'ni Kendisine Hemdem ve Halife Seçmesi
Mevlana, seyh Selahaddin'den sonra kendisine hemdem ve halife olarak Çelebi Hüsameddin'i seçti ve dostlarina söyle dedi:
"Ona bas egin, önünde acizcesine kanatlarinizi yere gerin! Bütün buyruklarini yerine getirin; sevgisini caninizin ta içine ekin.
O rahmet madenidir, Allah nurudur." Mevlana'nin bu buyrugu üzerine, bütün dostlar ona itaat ettiler. Sultan Veled'in diliyle:
"Bütün dostlar, onun lutuf suyun

25 Ocak 2017 Çarşamba

HAC NEDİR? HAC NASIL YAPILIR? HAC KİMLERE FARZDIR?

HAC NEDİR? HAC NASIL YAPILIR? HAC KİMLERE FARZDIR?

HZ PEYGAMBER SAV BUYURUYOR;

  ‘’Üç mescidin dışında hiçbir mescide şeddi rihal (yolculuk) edilmez mescidi haram,mescidi nebevi,mescidi aksa.Mescid-i Aksa’da yapılan ibadete beşyüz, Mescid-iNebevi’de yapılan ibadete bin, Mescid-i Haram’da yapılan ibadete yüzbin, sevap vardır..’’‘’Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir .‘’Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, beni hayatımda ziyaret eden kimse gibidir, selamını vasıtasız ben alırım.’’ ‘’Kabrimi ziyaret eden kimse için Kıyâmet günü şefaatçi olmak benim üzerime vazifedir.’’ "Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa, annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak döner." 


YAPILACAK VAZİFELERİN SIRASI:

1- HAZIRLIK AŞAMASI
2- İHRAMA NASIL GİRİLİR?
3-HAC NEDİR? FARZLARI ÇEŞİTLERİ  NELERDİR ?
4- HAC NAMAZI VE NİYETİ



5- YAPILACAK ÖNEMLİ DUALAR  NİYETLER VE MANALARI
6- KABE-İ MUAZZAMA'YA NASIL GİRİLİR?
7- TAVAF NASIL YAPILIR NAMAZI NASIL KILINIR?
8- SA'Y NASIL YAPILIR?
9- İHRAMDAN HAC ÇEŞİTLERİNE GÖRE NASIL ÇIKILIR?
10- MÜZDELİFE VAZİFESİ
11- MİNA VAZİFESİ
12- BAYRAM VE KURBAN KESME USULLERİ
13- VEDA TAVAFI NASIL YAPILIR?

HAC NEDİR?

Hac, belli bir zamanda, belirli yerleri özel bir şekilde ziyaret etmektir.
HACCIN FARZLARI:Haccın farzları, birisi şart ikisi rükün olmak üzere üçtür:

  1) İhrama girmek (şarttır),
  2) Arafatta vakfe,
  3) Ziyaret tavafı.

HAC KİMLERE FARZDIR?

1 ) Akıllı olmak,
2) Erginlik çağına gelmiş olmak,
3) Müslüman olmak,
4) Hür olmak,
5) Zorunlu ihtiyaçlardan başka hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin geçinebileceği maddi güce sahip olmak.
6) Durumuna uygun bir vasıta ile hac yolculuğunu yapabilmesi için yol masraflarını karşılayacak parası bulunmak. 

HAC ÜÇ ÇEŞİTTİR:

İfrad Haccı: Umresiz yapılan hac demektir. Hacı adayı ihrama girerken sadece hacca niyet eder ve hac vazifelerini yerine getirir. İfrad haccı yapanlara kurban kesmek vacib değildir.
Temettu Haccı: Umre ve haccı ayrı ayrı ihrama girerek yapmaktır. Hacı adayı önce umre için ihrama girip umre vazifelerini yapar ve ihramdan çıkar. Günü gelince yeniden ihrama girerek hac vazifelerini yerine getirir. Temettu haccında kurban kesmek vacibdir.
Kıran Haccı: Umre ve haccı bir ihramda yapmaktır. Hacı adayı ihrama girerken hem umre, hem de hacca niyet eder. Önce umreyi yapar fakat ihramdan çıkmaz, sonra da haccı yapar. Kiran haccında da kurban kesmek vacibdir.

HAZIRLIK AŞAMASI

       Helallikler alınmalı,borçlar ödenmeli,küsler barışmalı,emanetler verilmeli,sadaka verilmeli,Efendimiz’e SAV hediyeler hazırlanmalı (Hatim,cevşen,dua,salavat,tevhid vb.),kaza namazı kılmalı,evden çıkar iken 2 rekat namaz kılınmalı dua ile çıkmalı.Hareket gününe kadar kalan zaman diliminde yol hazırlığı manasında daha hassas ve maneviyat ile dolu günler yaşamalı.İlgili kaynaklardan mekanlar ve ibadetlerle alakalı hazırlık yapmalı. Efendimize SAV, ehli beytine ve sahabe efendilerimize toplu ve ferdi hediyeler hazırlanmalıdır.Huzura hediyesiz çıkılmaz.

TOPLU HEDİYELER:
HATM-İ ŞERİF SAYISI İSTEĞE BAĞLI
YASİN-İ ŞERİF HATMİ : 41 ADET
TEVHİD-İ ŞERİF :24 BİN
YA LATİF : 16641 ADET
YUNUS AS.’IN MUNACAT DAUSI : 2373 ADET
FERDİ HEDİYELER:
BESMELE-İ ŞERİF: 990 ADET
SALAVAT-I ŞERİF : 660 ADET
İSTİĞFAR: 1001 ADET 

İHRAM HAZIRLIKLARI VE İHRAMA GİRMEK
    İhrama girmeden önce genel vücut temizliği yapılır (tıraşlar,tırnak,saç,sakal), boy abdesti alınarak veya normal abdest ile ihrama hazırlanılır.İhramlı iken bu temizlikleri yapmak mümkün değildir.Beden temizliğinden sonra ihram sınırlarının (mikat mahalli) birinde;erkekler sadece;
İzar; (belden aşağısına giyilir) ile,
Rida; (belden üstüne giyilir) adı verilen 2 parçadan oluşan ihram giyerler.
Başları açık ve ayaklar çıplaktır.Ayaklara topukları ve üstü açık terlik giyilebilir.
    Bayanlar normal ve sade elbiseleri ile ihramlı sayılırlar, sadece yüzlerini örtmezler.Erkek ve kadınlar kerahet vakti dışında 2 rekat ihram namazı kılar ve hac niyetlerini yaparlar.Arkasından telbiye getirirler.Bundan sonra ihram yasakları başlamıştır.Hanefilere göre telbiye, ihrama girmenin şartlarındandır.
Telbiyesiz ihram sahih olamaz mutlaka getirilmelidir.

HAC NİYETİ:
    Allahümme inni üridül hacce feyessirha vetegabbelha minni.
Allahım senin rızan için haccımı yapmak istiyorum.Haccımı bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.

TELBİYE:
    Lebbeyk allahümme lebbeyk lebbeyke la şerike leke lebbeyk, innelhamde venniğmete leke velmülk la şerike lek.
    Tekrar tekrar icabet sana Ya Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana. Senin ortağın yoktur. Her emrini ifaya hazırım. Hiç şüphe yok ki, hamd ve nimet sana mahsustur. Mülk senindir. Senin ortağın ve benzerin yoktur.

İHRAM YASAKLARI:
    Fasıklık, kötü söz söylemek,etrafındaki insanlarla çekişmek,tartışmak,koku sürmek,takke giymek,saç, sakal, bıyık tıraşı olmak,tırnak kesmek.Uyurken yüz ve ayakları örtmek, haşerat öldürmek,eşiyle cinsel ilişkide bulunmak veya cinsel ilişkiyi tahrik eden söz ve davranışlarda bulunmak. yasaktır.
 
KABE-İ MUAZZAMA’YA YOLCULUK:
   Sefer sırasında yolda uyanık olmak. Yolculuk süresince her fırsatta;3 defa telbiye arkasından tekbir,tehlil,tahmid ve salavat-ı şerife getirmek. Dua etmek, nasihat dinlemek, ziyaret mekanları hakkında hazırlık yapmak.Kalben ve ruhen hazırlık yapmak.

TEKBİR:
    Allahuekber allahuekber lailaheillallahu vallahuekber allahuekber velillahilhamd .
   Allah büyüktür Allah büyüktür.Allah’tan başka ilah yoktur.Allah büyüktür, büyük olan yalnızca Allah’tır ve hamd de sadece O’na mahsustur.

TEHLİL:
    Lailaheillallahu vahdehu la şerikeleh lehülmülkü velehülhamdü vehuvealakülli şeyin kadir.
   Allah’tan başka ilah yoktur.O birdir.Ortağı yoktur.Mülk O’nundur.Hamd O’na mahsustur. O’nun her şeye gücü yeter.

TAHMİD:
   Elhamdulillahi rabbilalemin vesselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi vesahbihi ecmain.
   Alemlerin rabbi olan Allah’a sonsuz hamd ve sena olsun.Sonsuz salat ve selam Efendimiz Muhammed’e ve güzide efradına ashabına olsun.

HAREM-İ ŞERİFE GİRMEK USULÜ NASIL OLMALI:
    Harem-i Şerif’in dış avlu kapısına kadar telbiye getirilir ve burada biter.Beytullah’a yaklaşır iken başlar önde yere bakarak yaklaşılır tekbir, tehlil,salavat getirilir ve ilk görüldüğü anda yapılan dua kabul edilir.Farz namaz kılınmıyor ise hemen tavafa niyet edilir ve başlanır.

TAVAF NASIL YAPILIR :
    7 Şavttan oluşur. 1.Şavt; Hacer-ül Es’ved’de iki el havaya kaldırılır selamlama (Bismillahiallahuekber) ile başlar ve Hacer-ül Es’ved’de biter.
Tavafa başlar iken; Allahumme imânen bike ve tasdikan bikitâbike ve ifâen biahdike ve ittibâen lisünneti nebiyyike sallallahu aleyhi ve selem: Allahım! Sana iman ettim, Kitabını tasdik ettim, ahdine uydum ve Resulün (s.a.v)’in sünnetine tabi oldum denir.
    Şavt sırasında Yemen köşesine gelindiğinde (Hacer-ül Es'ved'in bulunduğu köşeden bir önce ki köşedir), Rabbena duası bu köşede okunur. Hz İbrahim AS'ın duasına icabet edilir,Efendimiz SAV burada dua etmiştir.Buradan cennete açılan bir kapı vardır ve serin serin rüzgarıeser.

REMEL:
    Tavafta ilk üç şavt yapılır iken sünnet olan; kısa adımlarla hafif koşar vaziyette ve omuzlar silkelenerek çalımlı yürümektir.Bayanlar abartılı yapmazlar.Bu adet müşriklerin,müslümanların yorgun ve bitkin halleri ile alay geçme niyetlerine binaen,Efendimiz SAV tarafından yiğitlik ve yorgunluk emaresi yaşamayan bir görüntü arzetmek için uygulatılmıştır.

IZDIBA:
    İhramlının tavafın ilk üç şavtında REMEL yapar iken; sağ omuzunu açması, ihramı sağ omuzu altından geçirir ve sol omuzuna atar veya izar’ın içine tutturur.Dördüncü şavtta remel ve ızdıba bitirilir omuz kapatılır normal adımlar ile şavt yediye tamamlanır.

TAVAF DUASI:
    Belirli bir duası yoktur.Selamlama,başlama duası ( Allahumme imânen bike ve tasdikan bikitâbike ve ifâen biahdike ve ittibâen lisünneti nebiyyike sallallahu aleyhi ve selem) ve Yemen köşesinde Rabbena duaları dışında herkes içinden geldiği gibi veya dua mecmualarından istifade ederek dua yapabilirler.Kur’an-ı kerim okunabilir, istenilen zikir ve istiğfar çekilebilir.Cevşen okunabilir.....

TAVAF NAMAZI:
    Tavaf bitince Makam-ı İbrahim’i,Kabe-i Muazzam’a ile aranıza alarak (Efendimiz SAV bu şekilde yapmıştı) veya mümkünse hatim bölgesinde 2 rekat (Kafirun ve İhlas süreleri okumak sünnettir) tavaf namazı kılınır ve dua edilir.Namazdan sonra mümkünse zemzem içilir sünnettir.Etrafta bulunan sebillerden zemzem içilebilir.

SAFA-MERVE ARASI SA’Y YAPMAK:
    Sa’y (safa ve merve arası yapılan yürüyüş) yapmak üzere Safa tepesine gidilir.Kabe’ye dönülür tekbir,tehlil,tahmid ve salavat getirilir ve dua (Allah’ım senin rızan için umre sa’y’imi yapmak istiyorum bana kolaylaştır ve kabul buyur) edilir.Eller Kabe’ye doğru kaldırılır (Bismillahiallahuekber) selamlanır ve Safa'dan başlayarak; 4 gidiş-3 geliş olarak (Merve'de biter) sa'y yapılır. Safa tarafına yakın başlar iken Yeşil ışıklar (yan duvarlarda ve tavanda yanan yeşil flüoresan lambalar) arasında koşar adımlar ile (Hervele) yapılır.Safa ve merve tapelerinde her seferinde durup Kabe’ye dönülür, Kabe selamlanır ve dua edilir.
     Son turda Merve’de sa’y biter uzun bir dua yapılır.Baş tıraş edilir ihramlı olmayan bir kişinin tıraş etmesi uygundur.Tüm saçını kestirmeyecekler (isteğe bağlı kesilebilir de) ;önden yanlardan ve arkadan birer tutam (1cm kadar) saç kestirirler, bayanlarda saçlarından bir tutam (1 cm) kestirirler.Bu tıraştan sonra ihram biter ve ihramdan çıkılır.

İLK TAVAF VE SA’Y ‘DEN SONRA:
   İfrad ve temettu haccı yapanlar sa’y bitince saçlarını tıraş eder ve ihramdan çıkarlar.
   Kıran haccı yapanlar saçlarını kestirmeden ihramlı olarak Mekke'de beklerler.
   Burada kaldığı süre içinde mümkünse namazları Harem-i Şerifte kılmak, fırsat buldukça nafile tavaf etmek, Kur’an-ı Kerim okumak, nafile ve kaza namaz kılmak çok sevaptır.

Terviye günü, yani Arefe'den bir gün önce ;
   Arafat’a çıkılır. Arefe günü güneş batıncaya kadar Arafat'ta kalınır. İbadet ve dua ile vakitler değerlendirilir.Efendimiz SAV ''Hac Arafattır'' buyurmuştur.
Burada öğle ile ikindi namazları cemaatle öğle vaktinde birlikte kılınır. Buna ''Cem'i Takdim'' denilir.
   Öğleden sonra Arafat vakfesi yapılır. Güneş battıktan sonra akşam namazı kılınmadan 'Müzdelife' ye hareket edilir.

Müzdelife’ye gelince;
   Müzdelife de akşam ve yatsı namazları cemaatle yatsı vaktinde birlikte kılınır. Buna ''Cem-i Tehir'' denilir.
Geceyi Müzdelife de geçiren hacı adayları şeytan taşlamak için kullanılacak taşları burada toplar.
   Bayram sabahı, sabah namazı erken kılınarak, ''Müzdelife Vakfesi'' yapılır. Hava aydınlandıktan sonra Mina'ya hareket edilir.

Mina’ya gelince;
Bayramın Birinci Günü Mina’da Sırasıyla:
a) Akabe Cemresine yedi taş atılır.
b) Saçlar tıraş edilerek ihramdan çıkılır.(İfrad haccı yapanlara kurban kesmek vacib olmadığından, bunlar Akabe Cemresine taş attıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar. Temettü veya Kıran haccı yapanlar Akabe Cemresi'ne taş atıp kurban kestikten sonra tıraş olur ve ihramdan çıkarlar .)
c) Vakit ve imkan bulunursa aynı gün Mekke'ye gidilerek farz olan ziyaret tavafı yapılır.
Bayramın İkinci Günü Sırasıyla: Küçük, orta ve akabe cemrelerine yedişer taş atılır. Bayramın birinci günü ziyaret tavafını yapamayanlar ikinci günde yaparlar .
Bayramın üçüncü Günü: Yine Küçük,orta ve akabe cemrelerine yedişer taş daha atılır. Aynı gün Mina'dan Mekke'ye dönülünce veda tavafı yapılarak hac vazifesi tamamlanmış olur.

Uygulamasını anlattığımız İfrad haccıdır.
Temettü ve Kıran haclarının yapılışında bazı farklılıklar vardır;
Temettu Haccı; Hac ve Umre ayrı ihramda beraber yapılır ise;
   Temettu haccı yapacak olan kimse Mikat sınırında umre için ihrama girer. Mekke'ye gelince usulüne uygun olarak umreyi yaptıktan sonra tıraş olur ve ihramdan çıkar.
   Terviye gününe kadar. (Yani Arefe gününden bir gün önce) Mekke'de ihramsız olarak bekler. Terviye günü Mekke'de hac için yeniden ihrama girer ve yukarıda anlatıldığı gibi hac vazifelerini yapar .

Ancak ifrad haccından farklı olarak :
1) Bayramın birinci günü Cemre Akabesine taş attıktan sonra kurban keser, ondan sonra tıraş olur ve ihramdan çıkar.
2) Ziyaret tavafından sonra haccın sa'yini yapar.
Vazifesini tamamlamış olur.

Kıran Haccı (Hac ve Umre aynı ihramda) ;
   Kıran haccı yapacak olan mikat sınırlarında hem hac, hem de umreye ikisine birden niyet ederek her ikisi için de bir ihrama girer. Mekke'ye varınca önce umre yapar, umreyi tamamladıktan sonra haccın tavafını, peşinden de haccın sa'yini yapar. Fakat ihramdan çıkmaz. Ihramlı olarak bekleyip terviye günü gelince Arafat'a çıkarak tarif edildiği gibi hac vazifelerini yerine getirir. Kıran haccında da ifrad haccından farklı olarak: Bayramın birinci günü Cemre Akabesine taş attıktan sonra kurban keser, ondan sonra tıraş olur ve ihramdan çıkar.

VEDA TAVAFI:
    Mekke’den ayrılacağımız gün veda tavafı yapılır ve tavaf namazından sonra dua edilir.Umre tavafı dışında istediğiniz kadar tavaf yapabilirsiniz ve diri veya mevta herkeze sevabını hediye edebilirsiniz tavafta ihramlı olma şartı yoktur. Ekstra yapılan bu tavaflar da gözlük,takke,çorap,şemsiye kullanılabilir.Ayrıca Hatim bölgesi içinde ki alan da (Kabe’nin içi sayılır) namaz kılınabilir.Mültezem’de (Hacer-ül Es'ved taşı ile Kabe kapısı arasıdır) Kabe’ye el ve yüz sürerek dua etmek sünnettir.