5 Temmuz 2013 Cuma

Kalp Gözünün Açılması - İnşirah-ı Sadr Nedir Nasıl Olur ?

Kalp Gözünün Açılması - İnşirah-ı Sadr Nedir Nasıl Olur ?

Ulûl'elbab'a göre Kalp gözü'nün açılması basit ve sanıldığı kadar kolay bir durum değildir! kalp gözünü açmak insan için ebedi kurtuluşun ilk basamaklarından olan çok mühim ve büyük bir hadisedirki bu öyle sanıldığı gibi herkese verilmeyen ilahi takdirin emri ile olan bir manevi haldir, bu hali gerçek anlamda yaşayan insanların sayısı yok denecek sanılandan çok ama çok azdır ... 

O duayı bu kadar bu duayı O kadar okumakla Kalp gözü açılmaz eğer öyle olsaydı bugün kalp gözü açık insandan geçilmezdi, Kalp gözünün açılması tamamen kişinin Hakka olan teslimiyetine ve samimiyetine bağlı olan bir manevi haldir ki tamamen ilahi bir lutufdur bu manevi hadise Hakka ve onun Elçilerine olan gerçek ve samimi bir teslimiyetin sonucudur her devirde veyahut dönemde Kalp gözü açık olan sayılı seçkin zevat vardır ortalıkta dolaşan kalp gözünün açık olduğunu iddia eden bazı kimselerin ise samimiyeti O kadardır... çok dua okumakla çok tesbih çekmekle kalp gözü açılmaz esas olan kalbini hakka teslim etmektir buda çok zor ve benlik sahibine ağır gelen bir vazifedir- kalbini Hakka teslim etmek ise Hakkı bilmekle münkün olabilir onun için bir rehber şarttır kendi kendine doğal olarak kalp gözünün açılmasıda münkün olabilir ama bu ihtimalde binde bir demiş bilenler



Kalp gözünün açılabilmesi için kişinin menfi benlikten egoist düşüncelerden içselleştirdiği bir takım düşünce ve tabulardan tamamen sıyrılması onlardan kurtulması en zaruri ve gerekli şarttır,  

Hakka samimi ve içten bir teslimiyet oluşursa O kimsede işte O zaman Hak O kimsenin bu halinde teslimiyetinde samimi olup olmadığını denemek ve onun bu halinde ne kadar kalıcı ve devamlı oldğunu sınamak denemek için ona çeşitli zorluklar ve onun istemediği hadiselerle onu imtahan eder eğer ki O kimse bütün bunlara sabredip hakka olan samimi ve ısrarlı itaatını devam ettirirse ona Mutlak Yaratıcı olan Hak  tarafından büyük mükafat olan onun ebedi kurtuluşuna sebep olacak İnşirah-ı Sadr ( Kalp Gözünün Açılması ) hadisesini verir ki bunun Ona ışığında yürüyeceği ve onunla kemala ereceği bir Nur Işık verir bu Peygamberlere velilere verilen Rehber işıktır

Kalp gözünün açılması denen çok ciddi olan olay tamamen Hakkın takdirene dayalı bir  hadisedirki öyle kolay kolay herkese verilmez Mutlak Yaratıcı olan Hakka samimi ve gerçek bir teslimiyetin neticesinde meydana gelir,
Taklidi imandan tahkiki imana geçişin başlangıcıdır bu demektirki neye inandığını görmeye başlamak anlamında demektir...

Dünya üzerinde kalp gözü açılmış insan sayısı çok azdır nerdeyse yok denecek kadar azdırki bu bu olayın ne kadar ciddi ve mühim bir ilahi hal olduğunu gösterirki Kalp gözünün açılması demek Mutlak Yaratıcı Olan Hakkın O kimseden razı olup diğerleri arasından çekip çıkarması onu diğerlerinden ayrı tutması ona değer vermesi ona ilahi sırlarını açması demektir...
Kalp gözü açılmış olan kişi Cenneti ve Cehennemi görür doğruyu ve yanlışı bilmeye başlar melekut alemini seyr eder cevresindeki mahlukatı gerçekte oldukları gibi maskesiz ve gerçek vasıfları ile görür, kalp gözü açılmış kişi Haktan başka hiç bir şeyden korkmaz ve çekinmez yaratıcı olan Hakkın rızası onun için en mühin şeydir başkasınınki onu mutlu etmez

gerçeğe ulaşmak için dünya üzerinde bulunan birbirinden farklı yollar usuller öğretiler mevcuttur burda esas olan bağlı bulunduğu ve gerçeğe ulaştıracağına inandığı bir öğretiyi içsel bir teslimiyetle sıkı bir samimiyetle uygulamaktır ...
Kusursuz yani noksansız bir düşünceye veyahut bilince şuura sahip olmak ancak varlığın yaratıcısına olan hakiki manada teslim olup onun emir ve yasaklarını uygulamakla münkün olabilir bunlar yapılmadan aklı tamamlamak kesinlikle münkün olamaz 

Kur'an-ı Kerîm'in doksandördüncü suresi, sekiz ayet, yirmidokuz kelime ve yüzüç harftir. Fasılaları, kâf, elif ve be harfleridir. Sure Mekkî olup "şerh" suresi diye de adlandırılır. "Duha" suresinden sonra inmiştir ve konusu da bu surenin konusuyla yakından ilgilidir. Hatta bazı âlimler bu iki sureyi bir sûre saymıştır...

"Duha" suresi, vahyin birkaç gün kesilmesi ve Resulullah'ın gönlüne bir sıkıntının çökmesi üzerine inmiş gönlüne ferahlık gelmişti. İnşirah suresi bu ferahlığı pekiştirerek şanını yüceltmekte ve ona verdiği nimetleri sıralamaktadır.

 

Surenin meali şöyledir:
"Biz senin göğsünü açmadık mı? Atmadık mı üzerinden yükü? Ki (o ağırlığından) sırtını çatırdatmıştı! Senin şanını yükseltmedik mi? Muhakkak ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. O halde (işlerinden) boş olduğun zaman uğraş (ibadetle meşgul ol) ve Rabbine rağbet et (O'nun rızasını, O'nun sevgisini kazanmağa çalış)"

Bu surede anlatıları şerh-i sadr yani Hz. Peygamberin göğsünün yarılması olayından maksadın ne olduğu tartışılmışsa da genellikle İsra hadisesindeki şerh-i sadr olduğu kabul edilmiştir. Hz. Peygamber bir defa, on yaslarında, bir defa da Mirac öncesinde "göğsün genişletilmesi ameliyesi" ne tabi tutulmuştur. Sure, insanın manevî bakımdan yetişmesinde, kemâle ermesinde büyük önemi olan "İnsan sadrı"na dikkati çekmektedir.


 Sûreye ad olan "göğsün genişlemesi (şerh-i sadr)" olayının ilkini Allah Resulu şöyle açıklar: 
Ebû Hureyre (r.a), Hz. Peygamber'e, ilk peygamberlik belirtisinin ne olduğunu sorar. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap verir: "On yaşlarında iken sahrâya (çöl) çıkmıştım. Başımın üstünde bazı sesler işittim. Bir adam diğerine, "İşte bu o değil mi" diye soruyor, diğeri "evet" diyordu. Bunlar daha önce gördüğüm hiçbir kimseye benzemiyordu. Yürüyerek yanıma geldiler. Birisi kollarımdan tuttu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Birisi "yan yatır" dedi. Zorlamadan ve çekmeden beni yatırdılar. Birisi, "göğsünü yar" dedi. Göğsüme çıktı, kan ve acı olmaksızın, göreceğim şekilde göğsümü yardı. "Kin ve hasedi çıkar" dedi. Kan pıhtısı benzeri şeyleri çıkarıp attı. "Şefkat, merhamet ve rahmet doldur" dedi. Çıkardığı şey gümüşe benziyordu. Sonra sağ ayağımın baş parmağını hareket ettirdi ve şöyle dedi: Haydi git ve selâmet bul". Oradan, küçüklere karşı şefkatli büyüklere karşı merhametli olarak döndüm" 
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 139; İbn Kesir, Tefsîru'l Kur'ani'l-Azîm, İstanbul 1985, VIII, 451)

Mevlana Celaleddini Rumi Dîvân-ı Kebîr'de şöyle demektedir;Gönlü gereği gibi anlamak için bir zaman, gönül mahallesine girdim, orada kaldım. Böylece gönlün hâlinden bir iz, bir nişan aramaya koyuldum. Bakayım gönlümün halleri nedir? Nasıldır? Diye düşündüm. Gördüm ki, yalnız ben değil, bütün dünyâ ondan şikâyetçi, onun yüzünden feryâda düşmüş. Her ovada, her şehirde rastladığım bilginlerden, akıllı kişilerden gönüle dâir ne düşündüklerini, ne destanlar söylediklerini sordum. Hepsi de gönlün elinden yakındı, yaka silkti, hepsi de feryâda geldi. Bu hal bana dokundu. Gönül konusu üzerinde bir şüpheye zanna düştüm. Sonunda, bu konu üzerinde, aklın bir işe yaramadığını anladım da aklımı bıraktım. Gönüle doğru sefere çıktım, yola düştüm, fakat onun bulunmadığı hiçbir yer de görmedim. Aslında şu gönül, ârif ile mârufun, yâni bilen ile bilinen arasında tercümanlık edip durmada. Gönülün ne olduğunu ancak gönül sâhipleri bilir. Ruhsuz kişi, gönlün değerini ne bilsin? Sen gönülü ancak Allah kapısında, ilâhî dergahta bulabilirsin. Gönül filanda fişmanda bulunmaz. Âlemde kırık gönülleri onaran, eksiklikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya gücü yeten, her izi olanı, her izi bulunmayanı gereği gibi gören Allah'tan başkasında gönlü bulamazsın. Çünkü Allah, gönlü ev edinmiştir.
Kaynak: Can Şefik, Mevlânâ- Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken, 1995, s.414.

Taşınması Hz. Peygamber'e ağırlık veren yükün sırtından atılması "geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlanmış olması"dır. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Allah, bu fethi sana, geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamak, üzerine olan nimetini tamamlamak, seni dosdoğru bir yola iletmek ve seni sanlı bir zaferle muzaffer kılmak için ihsan etti" (el-Feth, 48/2-3).

Hz. Peygamber'in şanının yüceltilmesi; kelime-i şehadet, ezan, namazdaki tehiyyât, Allahumma salli ve Allahumma bârik duaları gibi doğrudan O'nunla ilgili dua ve niyazlarda açıkça görülür. Ancak, onun ins ve cinnin peygamberi oluşu, âlemlere rahmet olarak gõnderilmesi, evrensel ve son tevhîd dinini temsil etmesi en büyük şereftir.





Ruh safiyetini bulunca

Muhyiddin ibn Arabî k.s. Hazretleri der ki: İnsanî ruh, tabiatın perdelerinden yani bütün gaflet ve günah çeşitlerinden temizlenip Rabbi ile arasındaki bütün perde ve engellerden kurtulunca, ilâhi izinle melekleri, felekleri seyreder, kalplere inen ilim, hal, düşünce ve benzeri şeyleri görür ve bilir. 

 (İbn Arabî, et-Tecelliyâtü’l-İlâhiye (Beyrut 2002), s. 121-122)

Her zorluktan sonra kolaylığın iki defa tekrar edilerek bildirilmesi, müminleri zorlukları göğüslemeye teşvik etmektedir. Her gecenin gündüzü, karanlığın aydınlığı olduğu gibi, zulmün arkasından da adâletin, küfrün ardından İslâm hâkimiyetinin gelmesi umulur. Ancak bu kolaylıklara ulaşmak için yüce Allah'a yönelme ve kulluk gereklidir.



Kalp Gözünün Açılması - İnşirah-ı Sadr Nedir Nasıl Olur ?, kalp gözü ne zaman açılır, kalp gözü nasıl açılır, kalp gözü inşirahı sadr olayı nedir ne zaman olur, arınma nasıl olur

free web counter for craigslist
Web Traffic Count